İnsan beyninin sınırları bizi ne kadar şaşırtsa da, maalesef gördüklerimizin %30’u, duyduklarımız ve okuduklarımızın %20’sini kaydedebiliyoruz. Okul yıllarında öğrendiğimizin aksine; obje üzerinden yansıyan ışığı görmekten çok daha muhteşem yeteneklere sahip olan görme duyumuz, tek başına kaldığında izleyici vasfından öteye geçemiyor. Tam bu noktada John Berger’in kült eseri ‘Görme Biçimleri’ ve bakmakla görmek arasındaki fark geliyor aklıma.
Bakmak gözümüz ile gerçekleştirdiğimiz pasif bir şahitlik durumu iken, görmek zihnimiz ve gözümüzün ortak faaliyeti. Verinin hikayelere, hikayelerin örüntülere, örüntülerin de hafızamızda yer eden mesajlara dönüştüğü; dolayısıyla bizim de bu mesajların kalıcı olması için zihnimize yardım etmeye başlamamız gereken an.
Bilinenin aksine grafikler çizmekten daha fazlasını ifade eden veri görselleştirmenin üç temel yapı taşı vardır: Veri, Görsel ve Hikaye. Bilginin uzun süreli hafızamızda kalmasını sağlayan bu soyut üçleme karmakarışık verileri kolay sindirilebilir bilgiye dönüştürür ve vermek istediğiniz mesajı doğrudan izleyicilerin hafızasına taşır. Grafikler, belli bir hikaye ya da bağlam içinde sunulduğunda, ilk bakışta sıkıcı görünen verileri izlenebilir ve akılda kalıcı hale getirmek için benzersiz araçlardır.
Veriyi görselleştirmek sadece bilgileri hatırlanabilir ve anlaşılabilir kılmakla kalmaz, mesajınızı ilgi çekici hale getirmek, etkili bir iş iletişimi kurmak gibi kritik noktalarda en büyük yardımcınız olur. Görselleştirilmiş veriler sunumunuza heyecan katabilir, öne sürdüğünüz fikirleri destekleyebilir ve çok daha ikna edici bir konuşma yapmanızı sağlayabilir.
Bugüne kadar birkaç sunum yapmış olanlar, ekrana bir Excel dosyası yansıtamayacaklarını bilirler. Çok sayıda veri içeren, finansal bilgilerin, sosyal medya verilerinin, yıllık bütçe hedeflerinin yüzlerce rakam olarak ortaya atıldığı bir sunum düşünün. İzleyicilerin, hatta sunucunun bile içinde kaybolabileceği ve sıkılabileceği bir veri bombardımanı. Bu durumda ilgiyi sunumunuzda tutmak gerçekten çok zor olacaktır. Kim böyle bir anda sahnedeki kişi olmak ister ki?
Bir de görsellerin hikaye oluşturduğu, rakamların birbiri ile iletişim kurduğu, geçen yıldan bu yıla ne kadar ilerleme kaydettiğinizi, sosyal medyada ne kadar daha fazla görünür olduğunuzu ya da hangi bölgelerde daha çok çalışmanız gerektiğini ilk bakışta anladığınız ve yorumlayabildiğiniz; hatta o anda önünüzdeki günlerin projelendirmesine zihninizde başlayabildiğiniz bir sunum hayal edin. Sanırım ben bu şıkkı tercih ederdim.
Kısacası; aslında veriler düşmanınız değil. Aksine, insanları etkilemede kullanabileceğiniz silahlardan biri olabilir.
Daha önce sunum yaparken dinleyicinin dikkatini üzerinize toplamanıza yardımcı olacak ipuçlarını sizinle paylaşmıştım. Şimdi, konuyu detaylandırıp, biraz da ilgi çekici grafiklerin özelliklerinden konuşalım.
Kaynak: www.flickr.com/photos/gianordoli
İnsanların sunduğunuz grafikte nereyi görmesini istiyorsunuz? Sunduğunuz grafikte asla gözden kaçırılmaması gereken kısımlar hangileri? Tasarımın asıl amacı, bu sorulara vereceğiniz cevapları; görsel, grafik ya da infografiğin odağına yerleştirmek. Çünkü infografikler, güçlü bir odak noktasına sahip olmadığında, bir metin ve grafik karmaşası halini alabilir.
Verileri görselleştirmede kontrolü kaybederseniz mesajı daha anlaşılır kılmak yerine daha karmaşıklaştıran, nihai amacından uzaklaşmış bir tasarımla karşılaşabilirsiniz. Bu eğilimi yönetmenin bir yolu, genel konsept ve mesajınız ile iletişim kuran tek, merkezi bir grafik eleman kullanmak olabilir. Bunun için zıt renklerden, fontlardan ya da görsellerin konumlandırılmasından faydalanabilirsiniz. Böylece insanlar siz nereye bakmalarını istiyorsanız, tam olarak oraya bakarlar. Yani, mesajınızı sizin istediğiniz şekilde algılayabilirler.
Gördüğünüz gibi bu sayfadaki etkileyici mısır görseli, sayfanın çoğunu kaplaması dezavantajına rağmen yarattığı güçlü odak ile izleyiciyi içine çekiyor ve aktarılmak istenen verilerin görselleştirilmesi için bir zemin hazırlıyor. Ayrıca verileri sınıflandırmak adına yarattığı altyapı ile sistematik bir şekilde verileri görselleştirmemize büyük destek oluyor.
Kaynak: www.norwood.org.uk
Dünya devi haline gelen Apple ve Google gibi firmalar, tasarımdan yana hep sadeliği tercih ediyor. Sadelik, veri görselleştirme denilince en önemli konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Unutmayın ki, verileri görselleştirmede amacımız bir show yapmak değil, mesajı ve veriyi en az kayıpla aktarmak. Bu nedenle mümkün olduğunca sade olun. Ne derler, ‘less is more’.
Grafiklerinizi hazırlarken aklımıza gelen her bilginin tasarımda yer alması gerekmez. Çünkü veri görselleştirmede izleyicinin dikkatini dağıtacak her türlü unsurdan kaçınmak, bizi hedefe bir adım daha yaklaştırır. Gözümüz doğası gereği bir düzen takip ederek bakmaz. Tasarımda ne kadar çok öne çıkan eleman olursa göz o kadar çok fazla noktaya bakmak ister ve odak noktasını kaybeder.
Gözün bir düzen içinde ilerlemesini sağlamak yararınıza… Bunun için sunacağınız bilgiyi mümkün olduğunca sistematik bir formatta sunmalısınız. Ve üçten fazla farklı font ve dörtten fazla farklı renk kullanmaktan kaçınmanız gerektiğini unutmayın.
Sade grafiklerle sunumunuzda esas önemli olanı, yani verinin kendisini ortaya çıkarın.
Kaynak: Canadian Space Agency
Hem görsel hem de anlatı açısından, verileri grafiğe dönüştürürken belli bir temaya sadık kalmak sunumuza bütünlük katar. Böylece izleyici, sunduğunuz veriyi daha kolay algılayabilir. Uzay temalı bir grafik tasarımı tercih ettiğinizi varsayalım. Firmanızın şubelerini gezegenler olarak konumlandırabilir ve sayısal değerleri gezegenlerin ömrü ya da birbirine uzaklığı gibi değerlerle ilişkilendirerek ifade edebilirsiniz.
Örneğin, 12.000 km’lik bir uzunluktan bahsetmeniz gerekiyorsa “Neredeyse dünyanın çevresinde bir tur atmak kadar” gibi bir ifade kullandığınız zaman bu çok daha fazla etkiler. Özellikle finansal verileri ve kitlelere özgü rakamları dinleyicinize aktarırken bu yöntemi atlamamak, bir zorunluluk haline gelir. Yoksa verdiğiniz rakamlar karşı taraf için pek bir şey ifade etmeyebilir. Örneğin, fabrikanızda üretilen ürün sayısını olduğu gibi ifade etmek yerine, “Bir yılda tüm Ankara nüfusunun ihtiyacını giderecek kadar ürün elde ettik,” diyebilirsiniz.
Çünkü böylece sunduğunuz veri, izleyicinin ilişkilendirebileceği bir hikayeye dönüşebilir. Üstelik bu tematik anlatıma uygun görsel ögeler, izleyicinin dikkatini üzerinize çeker. Sunumunuzu ilginç bir tema etrafında yaptığınızda anlatı ve bağlam bütünlüğü sağlamış olursunuz.
Kaynak: www.flickr.com
İzleyicinin neye odaklanacağını, tasarımınızla siz belirleyebilirsiniz. Eğer grafiğiniz ile bir karşılaştırmayı görselleştirmeyi hedefliyorsanız, bu konu farklı bir boyut kazanıyor. Örneğin, zaman içinde artan satış oranlarını anlatırken, aradaki farkı dikkatle görselleştirdiğinizde, değişen oranları izleyicinin aklına kazıyabilirsiniz.
Doğru tasarım için doğru kategoriler oluşturmanız gerekir. Daha sonra bu kategoriler arasında bir hiyerarşi belirleyebilir ya da kategori içinde sıralamayı nasıl yapacağınıza karar verebilirsiniz. Sonraki adımda ise, karşılaştırmayı en net ve dikkat çekici şekilde vermenin yolunu araştırmanız gerekiyor.
Mesela yukarıdaki grafiğe baktığımızda, her şeyi bir anda görmüyoruz, bunun yerine tek belirgin noktalara odaklanıyoruz. Bu grafikte tasarımcının kırmızı ve gri arasındaki güçlü kontrast ile sağladığı karşılaştırma durumunu büyük-küçük, yakın-uzak, koyu-açık gibi birçok farklı yöntemle sağlayabilirsiniz. Bu kontrastları ne kadar iyi görselleştirirseniz, grafiğinizde vermek istediğiniz karşılaştırmalar o kadar anlaşılır olur.
Kaynak: www.flickr.com
Gündelik hayatın içinden objeleri, sunumunuzda grafik elemanlar olarak kullanmak işinizi kolaylaştırır. Bu tür grafik elemanlar, izleyicinin sunumunuzla ilişki kurmasına yardımcı olur. Çünkü veriyi grafiğe dönüştürürken kullandığınız elemanlar, izleyicinin kişisel hayatıyla kesiştiğinde, sunumunuzun içeriği de bu kesişime katılır.Böylece sunumunuz daha dikkat çekici ve keyifli hale gelir. Fark yaratarak akılda kalıcı olmasını sağlar.
Anlattığınız içeriği kullandığınız görsellerle konuşturun, böylece izleyicinin ilgisini üzerinize çekebilirsiniz. Standart grafik tasarımları, birkaç bar ya da pasta dilimi şablonu kullanarak kolayca yapabilirsiniz. Ancak bu grafiklerin, daha az dikkat çekeceğini ve söylemde göreceli olarak daha güçsüz bir sunum yaratabileceğini itiraf etmemiz gerekiyor.
Üstelik görsellerinizin içeriğiniz ve izleyiciyle kuracağı ilişkiyi kurgulamak hiç de zor değil. Örneğin, tatil firmanızın destinasyon noktalarına ziyaret sayısının verilerini farklı renklerde dilimlerden oluşan bir deniz şemsiyesini kullanabilirsiniz. Ya da sağlıklı yaşam ve diyet üzerine yaptığınız bir sunumda grafiklerinizi günlük hayatımızın parçaları yiyeceklerden oluşturabilirsiniz. Bu tarz görsel manipülasyonlar, dinleyicinin sunumunuzdan keyif almasını sağlar.
Kaynak: www.flickr.com
Sunumda grafik kullanmak kadar doğru formattaki grafiği kullanmak da önemli. Görsel için, iletmek istenen mesajın silahı; izleyiciyle sizi buluşturacak kapının anahtarı demek yanlış olmaz. Çünkü başta da söylediğimiz gibi, görmek hatırlamayı kolaylaştıran duyularımızın başında geliyor. Yine de görselin hatırlanma gücünü arttırmak için size de iş düştüğünü unutmayın.
Sunacağınız veriye uygun olan grafik biçimini keşfetmeye çalışın. Örneğin, eğer bir şeyin zaman içerisindeki gelişim sürecinden bahsedecekseniz pasta dilimi grafikler ile görselleştirmeniz çok mantıklı olmaz. Bunun yerine zaman çizelgesi içeren bir grafik tasarlayabilirsiniz. Belli bir bağlam veya tema içinde kalmaya özen göstererek kendi özgün grafik biçiminizi oluşturun.
Diğer taraftan gerçek resimler ya da çizimler de işinize yarayabilir. Eğer imkanınız varsa görseldeki gibi bağlama uygun, mesajınızı güçlendiren özgün bir grafik ile mesajınızı en doğru şekilde iletebilirsiniz. Şablonların ötesine geçerek hikayenizi destekleyen ve zenginleştiren görsellerle izleyicinin aklına kazının.
Verilerin aktarımını dinlemek çoğu kişi için sıkıcı bir iş halini alabilir. Verileri ilgi çekici grafiklere dönüştürmekse, sunumun tüm atmosferini değiştirir. Diğer taraftan, her zaman verilerin doğru yorumlanabilmesi garanti altına almak için de doğru görselleştirme önemli. Doğru görselleştirme için can alıcı konuların başında, izleyicinin odağını doğru yere yönlendirmek geliyor.
Sadelik bu noktada anahtar rol oynar. Çünkü odaklanmayı desteklemenin yanı sıra vermek istediğiniz mesajın netleşmesine yardımcı olur. Belli bir tema çevresinde hikayeleştirdiğiniz grafikle, izleyicinin dikkatini üzerinize çekebilirsiniz. Üstelik bu görsel hem içeriğiniz hem de izleyicinizle ilişki kurmayı başardığında verdiğiniz bilgiler zihinlere kazınır.
Doğru grafikle, doğru mesajı verdiğinizden emin olduğunuz zaman verileri izleyiciye sunmaya hazırsınız demektir!